23 Mart 2009 Pazartesi

HİKAYE #1

"Bilgisayar, bilgi amaçlı yapılmıştır. Bilemediğimiz şeyleri araştırmak için." bunu anlatan öğretmen lafına ara vererek Murat'ı uyardı.

-Murat, niçin başka şeylerle ilgileniyorsun?

Murat'ın aklı gerçekten de başka yerlerdeydi. Eve gidince hangi oyunu oynayacağını düşünüyordu. Playstation 2? Hayır! Pet Society? Hayır! En iyisi Metin2..


O sırada Ahmet de bugün hangi dersleri çalışması gerektiğini düşünüyor, bir yandan da dersi dinliyordu.

Öğretmenin uyarmasıyla derse dönmek zorunda kalan Murat, sosyal dersi ne kadar da sıkıcı diye düşündü. Neden okul diye birşey vardı ki? Şimdi evde olup bilgisayar oynamak vardı diye düşündü.


O gün Murat okulun bitmesini iple çekti. Eve vardığında ilk işi bilgisayarı açmak oldu. 1 saat derken 2 saat, 3 saat,.. saatler geçti. Sonra annesi içeri girdi, işten yeni gelmişti. "Yine mi bilgisayar oynuyorsun?" dedi.
"Ama daha yeni açtım" diye yalan söyledi Murat.
"Ödevlerini yaptın mı?" diye sordu annesi.
"Hiç yapmaz olur muyum" diye yanıtladı Murat.

O sırada Ahmet, gün içi ders tekrarını yapmış, 10.testini çözmüş ve yatağa girmişti. Kendini yarınki matematik sınavına oldukça hazır hissediyordu. Mutluydu, rahat bir şekilde uykuya daldı.

Ertesi gün okula gelen Ahmet, ders kitaplarını düzgün bir şekilde masasına yerleştirerek sessizce öğretmenini beklemeye başladı. O sırada içeri Murat girdi. Gözlerinin altı mor mordu. Gece saat 3'lere kadar oynadığı oyunlar yüzünden esniyordu. Yanda sessizce oturan Ahmet'i gördüğünde "Noldu İnek, yalnız başına mı kaldın yine?" diye dalga geçti. Ahmet hiç aldırış etmedi. Murat'ın bu kaba hallerine alışıktı. Ahmet okulda çalışkan ama silik bir tipti. Bilgisayarı ve playstation'ı olmadığı için kimse onunla oynamak istemezdi. Murat ise tersine popüler biriydi.

Sınav zamanı geldi çattı. Ahmet çok heyecanlıydı. Sınav başladı. Ahmet her soruyu çözdükçe çok mutlu oldu. Hep çalıştığı yerlerden çıkmıştı. Murat ise son anda süklüm püklüm verdi sınav kağıdını, bir sürü boşu vardı.

Ertesi gün sınav sonuçları açıklandığında Ahmet 100 aldığını duyunca çok sevindi ama Murat'ın her ne kadar kendisiyle dalga geçmiş olsa da aldığı düşük nota üzülmüştü. Murat notlarına hiç aldırış etmiyordu, onun için varsa yoksa bilgisayardı. Annesi de onunla çok ilgilenemiyordu çünkü sabah akşam çalışıyordu. İşten gelen annesine yine yalan söylemiş ve sınavdan iyi not aldım demişti. Ahmet ise her zamanki gibi evde derslerine çalışıyordu. Bu döngü böylece devam etti.

Aradan uzun yıllar geçti..

Ahmet, özel bir şirketin müdürü olmuştu. Güzel bir eşi, sapasağlam iki oğlu vardı. Birgün şirkete giderken uzaktan bir yüz seçti. Yerleri süpürüyordu yavaş yavaş. Ahmet'in yanına yaklaşınca bu yüz ona çok tanıdık geldi. "Bir dakika bana bakabilir misin?" dedi. Adam yüzünü kaldırınca o da ne? O, yıllar öncesinin popüler yüzü Murat değil miydi? Sonra Murat'ı yanına alarak uzun uzun konuştular. Murat girdiği hiç bir sınavı kazanamamıştı. Aynı yıl annesini kaybetmiş, karısı onu terketmiş, elindeki üç beş kuruşu da bitirmişti. Üstelik tek çocuğu da sakattı. Beynindeki tümör ameliyatı için gerekli parayı bulamayınca hırsızlık yapmış, yıllarca hapishanede yatmıştı. Ahmet bunları duyunca çok etkilenmiş, üzülmüştü. Murat'a yardım etti, ona bir ev aldı ve çocuğunu ameliyat ettirdi.

Ahmet şimdi çok zengin bir insan. Mutlu bir ailesi, iyi bir işi var fakat evinde bir şey eksik. Ne mi? Bir bilgisayar..

1 yorum:

Adsız dedi ki...

simgecim yazıyı okuyunca seninle birkez daha gurur duydum . o hikayedeki ahmet benim çünkü 30 yaşına kadar hiç bilgisayarım yoktu